Kamulaştırmasız el atmaya karşı açılabilecek davalardan ilki el atmanın önlenmesi davasıdır. Böylece idarenin taşınmaz üzerindeki fiili veya hukuki işgalinin son bulması amaçlanır. Bu davanın açılabilmesi için el atmanın devam ediyor olması ve el atmanın idare tarafından gerçekleştirilmesi gerekir.
Bir “vergi denetim türü” olan vergi incelemesi, vergi mükellefi tarafından vergi dairesine beyan edilen vergi miktarının doğruluğunun; defter kayıtları, belge ve envanterin incelenerek doğrulanmasıdır.
Vasiyetname tek taraflı bir hukuki işlem olup kabul edilmesi ya da geri çekilmesi için başkasının onayına ihtiyaç duymaz. Türk Hukukunda üç çeşit vasiyetname düzenlenmiştir.
Paydaşlardan biri veya birkaçı, kendi hisselerini ayırmak istediklerinde, ortaklığın sonlandırılması için mahkemeye başvurmalıdır. Bu süreç, tüm paydaşlara haklarını sağlayan bir prosedür olan "ortaklığın giderilmesi davası" olarak adlandırılır.
Dava, yabancı mahkeme tarafından aleyhine boşanma kararı verilmiş olan eski eşe karşı açılır. DAVANIN AÇILMASI İÇİN BELİRLİ BİR SÜRE VAR MIDIR? Tanıma ve tenfiz davası 10 yıllık zamanaşımına dahildir; fakat karşı tarafça itiraz edilmediği müddetçe hâkim tarafından resen değerlendirilmemektedir.
Vergi hukuku, devletin kamu gücüne dayanarak elde etmiş olduğu kamu gelirlerinin hukuki yönetimini inceler. Vergi yükümlülüklerini incelemekte olan hukuk birimi Vergi Hukuku olarak anlatılır. Devlet ve devletin vatandaşları içerisindeki vergi ilişkisi ve bireylerin vergi yükümlülükleri bu dalda ele alınmaktadır.
Bir planın icrası ile, milli, etnik, ırki yahut da dini bir grubun tümüyle veya kısmen yok edilmesi gayesi ile, bu grupların üyelerine karşı kanunda sayılı fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturmaktadır.
-Tacir olmanın gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi.
-İhmali neticesinde meydana gelen borçların ödenmemesi ve iflasa sebep olunması.
Taksiratlı İflas halleri İcra ve İflas Kanunu’nun 310. maddesinde sayılmıştır.
Ayrılık davası, tarafların ayrı yaşamasına neden olan ancak boşanmaları için gerekli hususların bulunmadığı takdirde açılan davadır. Davacının asıl isteği eşlerin ayrı yaşamasına karar verilmesini içermektedir. Boşanma davası açmaya hak kazanan eş tercihine göre ayrılık davası açabilir.
Vasiyetnamenin iptali, vasiyetname sahibinin ölümünün ardından mirasçılar yahut da vasiyetname alacaklıları tarafından talep edilerek dava konusu yapılan bir durumdur. Mahkeme, kanıtlar ve delillerin huzurunda vasiyetnamenin geçerliliğini yahut da geçersizliğini değerlendirir ve son kararı verir.
Terekenin tespiti davası, özel biçimde miras taksim davası açılmayacak ise ve mirasçılar tarafından anlaşmak yolu ile miras paylaşımı sağlanacak ise açılır. Mirasçılar arasında anlaşma sağlanacak durumda değil ise miras taksim davası açılması, terekenin tespitinin sağlanması anlamında da yeterli olacaktır; çünkü miras taksim davası, terekenin tespiti hususunu da kapsayan bir davadır.
Evlilik birliği içinde eşlerden birinin diğerinin canına kast etmesi durumunda, evliliğin sürdürülmesi mümkün görülemez. Bu sebeple bir eşin diğerini öldürülmek istenmesi ve bunun için bir girişimde bulunulması özel bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir.
Koruma tedbiri ve uzaklaştırma kararı ceza hukuku kapsamında verilen en hızı tedbir kararlarıdır. Bu kararların kapsamı somut olaya bağlı olarak değişmektedir.
Kıdem tazminatının amacı, belirli bir zaman aynı iş yerinde yahut da aynı işverene bağlı biçimde hizmet edimini yerine getirmiş kişilere, emeklerinin ve bağlılığının karşılığı olacak şekilde ödenen tazminat türüdür.
Mirastan feragat sözleşmesi kişinin, ileride doğacak olan hakkı nedeniyle beklenen hakkından vazgeçtiğini beyan etmiş olduğu bir sözleşmedir. Bu sözleşme Medeni kanun m. 528 hükmünde düzenlenir.
Baba ile soy bağının kurulmasını sağlamakta olan yollardan biri olan tanıma, başka bir erkek ile soy bağı ilişkisi bulunmamakta olan evlilik dışı bir bebeğin biyolojik babasının, kanunda öngörülen şekil koşullarına uygun olarak yaptığı, baba ile çocuk arasında soy bağının kurulmasını sağlamakta olan tek taraflı irade beyanıdır.
Nişanlılık, erkek ve kadının evlilik öncesi evliliğe hazırlık yaptığı kritik bir müessesedir. Bu kritik süreçte çeşitli problemler yaşanabilmekte, bu problemleri çözenler evliliğe adım atmakta, diğer kişiler ise çeşitli hukuki süreçler yaşamaktadır. Bu hukuki süreci en iyi biçimde yönetmek kanunlarımızın nişanlılık müessesini ne biçimde düzenlediğini bilmeyi gerektirir.
Nafaka artırımı davasının hukuki hükümleri yoksulluk nafakası ile ilişkili madde içinde yer almış olsa da nafaka artırımı ihtiyacı sayılabilecek tüm türleri için geçerli durumdadır. İlgili düzenlemede nafaka artırımının imkânı, tarafların maddi durumlarındaki değişikliğe ve hakkaniyet durumuna bağlanmıştır.
Ortak velayet, boşanmanın ardından çocuğun bakımı, eğitimi, gözetimi ile ilişkili hususları kapsayan velayet hakkının eşlerin her ikisine de verilmesi olayına denir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması eski kanunumuzda şiddetli geçimsizlik biçiminde geçmekteydi. Ülkemizde açılmış olan boşanma davalarının geneli evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebine dayanılarak açılmaktadır.
aba ile soy bağı kurulması konusundan farklı olarak çocuk ile annesi arasında soy bağının kurulması için çocuğun soy bağı kurmakta olacağı kadın tarafından doğrulmuş olması yeterli olarak öngörülmüştür.
Bazı olaylarda erkek eş, çocuğun kendisinden olmadığını iddia edebilme hakkına sahiptir. İddia eden iddiasını ispatla yükümlüdür. İddiasını soy bağının reddi davası açarak kanıtlamaya çalışmak durumundadır.
Vasiyetname, murisin son arzu ve isteklerini içermekte olan belgedir. Muris hayatta iken, kendisi öldükten sonra mirasın ne biçimde paylaşılmasını istediğini vasiyetname ile belirleyebilir.
Suç işleme nedeni ile boşanma davası açılabilmesi için eşlerden bir tanesinin evlilik birliği içerisindeyken küçük düşürücü olarak nitelendirilmekte olan suçlardan bir tanesini işlemesi gerekmektedir.
Yurtdışında ikamet eden Türk vatandaşları ile Türkiye ile bağlantıları bulunmakta olan yabancılar yurt dışında boşandıktan sonra bu işlemin Türkiye’de de geçerlilik kazanabilmesi için bazı işlemleri yerine getirmek durumundadırlar.
Yabancı ülke vatandaşı eşten boşanma davasının normal boşanma davalarından farkı yoktur. Normal hukuk kuralları içerisinde yargılama yapılır. Ancak yabancı uyruklu eşten yurt dışında boşanmak isteyen kişilerin, boşanmanın o ülkede kesinleşmesinin ardından Türkiye’de tanıma ve tenfiz davası açmaları gerekmektedir.
Mirasçılık belgesi (veraset ilamı), mirasçıya talebi üstüne sulh hukuk mahkemesince yahut da noterce verilmiş olan ve mirasçının mirasçılık sıfatını ispat etmesine ve de bu unvan ile tereke üstünde tasarrufta bulunmasına yarayan belgedir.
Mirasçıların bankadaki paralara erişimi, terekenin paylaşımı yapılana kadar tüm mirasçıların ortak kararı gerektiren bir süreçtir. Mirasçılar, mirasın tüm hakları ve borçları üstünde ortaklık payına sahiptir ve parayı çekebilmek için mirasçılık belgesi almalıdır.
Mirasçılıktan çıkarma, sadece saklı paylı mirasçılara uygulanan ve Türk Medeni Kanunu tarafından sıkı kurallara bağlanmış özel bir miras işlemidir. Miras bırakan kişi, yalnızca belirli nedenler dahilinde mirasçıları saklı paylarından mahrum bırakabilir.
Evlat edinme, çocuklara yeni bir yuva ve sevgi dolu bir aile sunmanın önemli bir yoludur. Ancak bu süreçte belirli kurallara uyulması gerekmektedir. Bu şartlar blog yazımız içerisinde yer almaktadır.
Cinsel sorunlar, bazen evliliklerde ciddi uyumsuzluklara yol açabilir ve bu tür sorunlar hukuki bir boşanma nedeni olarak kabul edilebilir. Cinsel sorunlar, evliliklerde yaşanan uyumsuzlukları çözülemeyen ve boşanma yoluna gidilen durumları ifade edebilir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım alacaklısının ölümüne kadar bakımını üstlenen kişiye malvarlığından bir pay verme taahhüdü içeren bir sözleşmedir ve Türk Borçlar Kanunu'na tabidir. Bu sözleşme, taraflar arasında özenle hazırlanmalı ve gerektiğinde iptali için yasal yollar kullanılabilir.
Boşanma davalarında mal kaçırma, eşlerin mal paylaşımını engellemek için malları elden çıkarma veya saklama girişimlerini ifade eder. Kanuni düzenlemelerle bu durumun önüne geçmek mümkünken, hileli işlemlerde ise mal devrinin iptali için hukuki yollar kullanılabilir.
Mirasçılık belgesinin iptali davası, uygulamada sık biçimde karşılaşılan ve konusu açısından oldukça önemli sonuçları olan bir dava türüdür. Gerek davanın açılması gerekse de takip edilmesi kademesindeki detaylar açısından dikkatle takip edilmesi gerekmekte olan bir süreçtir.
Boşanma davası tamamlandıktan sonra kadının başka bir kişiyle evlenmek için beklemesi gerekmekte olan bir süre vardır, bu süreye iddet müddeti adı verilmektedir. Bu süre zarfında kadının evlenmesi için iddet müddetinin kaldırılması için dava açması gerekir.
Boşanma davalarında karara bağlanmakta olan en önemli hususlardan biri de müşterek konusudur. Boşanmalarına karar verilmiş olan anne yahut babaya müşterek çocukların velayeti de verilmektedir. Velayet hakkını elinde bulundurmakta olan eş çocuğun yasal manada velisi olacak ve çocuğun sağlıklı gelişimi amacıyla uygun ortamı sağlayacaktır.
İddet müddeti, Türk Hukukunda; Türk Medeni Kanunu içeriisnde 132. maddede Kadın İçin Bekleme Süresi başlığı içinde kendine düzenleme alanı bulmaktadır. Bu düzenlemeye gereği kadın, evlilik bittikten sonra bunun üstünden 300 gün geçmediği müddetçe yeniden evlenemez. Doğumla beraber 300 günün dolması beklenmeden süre sona erecektir. Çocuğun ölü doğması yahut da kadının düşük yapması da doğum şeklinde değerlendirilecektir.
Günümüzde bilinmeyen mirasın nasıl öğrenileceği her zaman merak konusu olmuştur. Babadan ya da bir diğer mirasçı olduğunuz kişilerden miras kalıp kalmadığını yahut da miras olarak para kaldıysa bu parayı nasıl nerede ve ne miktar olduğunu kayıtlardan bulunması ne yazık ki mümkün değildir.
Belirsiz süreli sözleşmelerde söz konusu sözleşmenin feshedileceğinin karşı tarafa bildirilmesi, başka bir deyişle ihbarı gerekmektedir. Bu ihbar kanun aracılığıyla belirlenen süreler ve sınırlar içerisinde gerçekleşir.
Evlilik sözleşmelerinin asıl değeri boşanma sonrasında mal paylaşımının nasıl yapılacağını belirlemesi hususudur. Evlilik sözleşmesi, eşlerin karşılıklı olan davranışlarının bir taahhüdü değil, yalnızca malvarlıklarını düzenlemek için yapılmış olan bir sözleşmedir. Evlilik sözleşmesinin kanundaki anlamı mal rejimi sözleşmesi olup halk içinde çoğunlukla evlilik sözleşmesi tabiri kullanılmış olduğundan zaman zaman karıştırılabilmektedir
Özel hukuk mevzuatında ecrimisil ile ilişkilidir düzenleme bulunmamakta olup bu kavram Yargıtay içtihatları çerçevesinde şekillenmiş durumdadır. Yargıtay, yıllar içerisinde vermiş olduğu İçtihadı Birleştirme Kararlarında ecrimisil konusuna, hukuki niteliğine, hangi hükümler dahilinde değerlendirilmesi gerektiğine dair çeşitli ve de aynı zamanda çelişkili değerlendirmelerde bulunmaktadır
Tenkis davası miras hukuku ile ilişkili bir dava olup murisin (miras bırakan kişi) ölümü durumunda açılabilen bir dava türüdür. Miras bırakan sağ iken bu davanın açılması mümkün olmayacaktır. Tenkis davası, murisin bazı mirasçılar aleyhine mirastan mal kaçırma eylemlerine karşı fazlasıyla etkili bir hukuk davasıdır.
Öncelikle kesin bir biçimde belirtmeliyiz ki, bir kişinin ölmesiyle sahip durumda bulunduğu hakların tamamı sona ermemektedir. Bazı hakların varlığı devam edebilir ancak hukuk düzeninin elverdiği ölçüde bu haklar mirasçılara geçmektedir. Kıdem tazminatı da çalışıldıkça kazanılmış olan bir hak olduğundan, kişinin ölümü ile kıdem tazminatı hakkının son bulması beklenmemelidir.
Eşler içinde karşılıklı olarak mal rejimi bulunmaktadır. Bu mal rejimi belirli bir zamandan sonra sona erer.
1-) Eşlerden herhangi bir tanesinin hayatını kaybetmesi
2-) Eşlerden birinin yasal olarak mal rejiminden çekilmesi gibi pozisyonlarda, mal rejimi sona erer.
Şantaj suçu esasında tehdit suçunun özel bir görünüş biçimidir. Suçun varlığı ile beraber mağdurun hürriyet ve iç huzurunun korunması amaçlanmaktadır. Suç tehdide bağlı bir suç olduğundan ötürü takibi şikayete bağlı suçlar arasında değildir. Suçun bir şekilde işlendiği savcılık tarafından öğrenildiği takdirde soruşturma kendiliğinden başlatılmalıdır.
Şantaj suçuna teşebbüs mümkündür. Suçun tamamlanmış olması için herhangi bir sonucun gerçekleşmesi şart değildir. Örneğin mağdurun bu şantajdan korkması ya da şantaj neticesinde faile istediğini vermesi suçun oluşumu açısından önemli değildir. Önemli olan failin şantaj suçunu oluşturacak eylemde bulunmasıdır.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu 15 yaşını tamamlamış ancak 18 yaşını doldurmamış kişilerle cinsel ilişkiye girmesi sonucu oluşur. Bu suçta dikkat edilmesi gereken husus mağdurun rızası aranmaz. Cinsel ilişkiye girilen küçüğün bu ilişkiye rızasının olması suçun oluşmasına engel teşkil etmez. Bu suç şikayete bağlı bir suç olarak düzenlenmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus yalnızca mağdurun ailesinin değil kendisinin de şikayetçi olması beklenir. 15 yaşını tamamlamış ancak 18 yaşını doldurmamış bir kişi ile cinsel ilişki yaşayan kişiye 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülmüştür. Ancak bu suça ilişkin ceza sürelerinde bazı unsurların değişmesi durumunda sürelerin de değiştiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Resmi belge basit bir anlatım ile kamu görevlisi yahut da hukuki açıdan yetkili olduğu kabul edilen görevli tarafından yasalar gereği yerine getirmiş olduğu fonksiyona dayanılarak düzenlenmiş olan belgedir. Resmi belgede sahtecilik suçunun oluşması ise bu tip bir resmi belgenin üzerinde değişiklik ve ekleme yapılması, yok edilmesi, bozulması yahut da aslı bulunmayan gerçeğe aykırı olan bir belgenin düzenlenmesi sonucunda olur. Bu suç kamu görevlileri tarafından işlenebilmektedir. Sağlık mensubu durumunda bulunan kişilerin gerçeğe aykırı olacak biçimde belge düzenleyerek kişilerin yahut da direk olarak kamunun zararına yol açması veya kendisine herhangi bir menfaat sağlaması durumunda söz konusu kişiler resmi belgede sahtecilik suçu işlemiş olur ve bu suç gereği cezalandırılırlar.
Özel belgede sahtecilik suçu okunabilir, yazılı ve hukuki bir değere sahip özel belgenin sahte biçimde düzenlenmesi, değiştirilmesi veyahut da kullanılması eylemleri ile oluşur. Resmi belgede sahtecilik suçu ile arasında ki temel fark suça konu olan belgenin özel olması gerekliliğidir. Bir diğer fark olarak özel belgeyi herkes düzenleyebilecekken resmi belgeyi yalnızca resmi görevliler düzenleyebilir. Özel belgede sahtecilik suçu için Türk Ceza Kanunu’nda belirlenen süre 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Söz konusu bu ceza suçun tüm seçimlik hareketlerinde aynıdır. Bir hukuki ilişkiye dayanmakta olan alacağın ispatı yahut da gerçek bir durumun belgelenmesi amacını taşıyan özel belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde faile verilmesi gereken cezada yarı oranında indirim yapılması öngörülmüştür.
Konut kavramının mevzuat içerisinde açık bir tanımı yoktur. Uygulamada Yargıtay karalarına istinaden devamlı yahut da geçici olarak kişilerin barınmak ve yerleşmek amacıyla oturmalarına elverişli olan yerler olarak aktarılır. Ceza hukuku açısından bir yerin konut kabul edilebilmesi için fiilen yaşanıyor olması yeterlidir. Yaşantının sürekli olmasına bile gerek yoktur. Buna örnek olarak otel odaları ve öğrenci yurtları gösterilebilir. Karıştırılan diğer bir önemli husus da ceza hukuku açısından bir yerin konut sayılabilmesi için o yerin gece istirahatine uygun olması gerekmez. Önemli olan yaşamsal ihtiyaçlara özgülenmiş olmasıdır. Konut sayılacak yerlerin konut amacıyla kullanıldığı dışarıdan fark edilmelidir.
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu Türk Ceza Kanunu içerisinde hürriyete karşı suçlar başlığı altında incelenmektedir. Bu suçta fail ısrar ve kastla kişiyi rahatsız etmektedir. Mağdurun huzurlu bir sosyal ve özel hayat yaşamasına müdahale etmektedir. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu bazı durumlarda başka suçların bir parçası olduğundan o suçlar arasında erimektedir. Buna örnek olarak telefon ile işlenen cinsel taciz suçu gösterilebilir. Bu durumda fail sadece cinsel taciz suçundan yargılanır. İstemediği halde bir kişiye ısrarla telefon etmenin bir suç oluşturması gerektirdiği çok açık ortadadır. Bu eylemde bulunan kişiler genel olarak suç işlediklerinin farkında bile değillerdir.
İrtikap suçu özellikle rüşvet suçu, görevi kötüye kullanma suçu ve zimmet suçu ile karıştırılmaması gereken bir suçtur. Bu 3 suç tipi arasında görevi kötüye kullanma suçu kamu görevlisi sıfatını taşıyan kişinin söz konusu görevin gerekliliklerini yerine getirmemesi ile oluşan genel bir suç tipidir. Zimmet suçu şahsın görevi nedeniyle zilyetliği kendisine verilmiş olan mal üzerinde görev ve zilyetliğin verilmesindeki amacın dışında tasarruflarda bulunmasıyla oluşan bir suçtur. Rüşvet suçu ise mevzuatta ayrıca anlatılmış tamamen farklı kendine has rüşvet veren ve rüşvet alan olmak üzere iki farklı failin var olduğu özel bir suç tipidir.
Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu genel tanımı itibari ile 2 yahut da daha fazla kişinin başkaları tarafından bilinemeyeceği inancı ile bir iletişim aracı kullanarak gerçekleştirmiş olduğu haberleşmenin okunması, dinlenmesi, ifşa edilmesi yahut da kaydedilmesi olarak anlatılabilir. Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu Türk Ceza Kanunu içerisinde özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar başlığı altında incelenen bir suçtur. Seçimlik hareketli bir suçtur. Yalnızca az önce bahsedilen tanımda sayılı fiillerin yapılması ile işlenebilir.
Tutuklama çeşitli nedenlerle uygulanan geçici bir hukuki koruma tedbiridir. Tutuklama kararı soruşturma ya da kovuşturma aşamasında olunması farketmeksizin bir hakim tarafından verilmelidir. Savcıların belirli şartlar doğrultusunda yakalama kararı çıkartma yetkisi olmasına rağmen tutuklama kararı verme yetkileri yoktur. Tutuklama kararı soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakimliği, kovuşturma aşamasında ise yargılamanın görüldüğü mahkeme tarafından verilmektedir. Tutuklama kararı yalnızca şüpheli yahut da sanık hakkında verilebilir. Tutuklama kararı verilmesinin 2 temel amacı vardır.
Tanıklık geçmişte 5 duyu organı aracılığıyla bilgi sahibi olunan bir konunun mahkeme önünde anlatılmasıdır. Ceza muhakemesi içerisinde delil serbestisi ilkesi vardır. Bu nedenle yasal yollar ile elde edilen tüm deliller muhakeme aşamasında kullanılabilir. Ceza yargılamasında en çok başvurulan delil de tanık delilidir. Bu denli önemli bir delil kaynağı olmasından sebep tanık kavramına ilişkin çokça özel düzenlemelerde bulunulmuştur. Buna en temel örnek kişilere tanıklıktan çekinme hakkı verilmiştir.
Eski hale getirme yasada belirtilmiş olan ya da hakimin belirlemiş olduğu kesin sürelerde elde olmayan sebepler ile bir işlemi yapamayan kişiye o işlemi yapma imkanın verilmesidir. Hukuk muhakemeleri yasası ve usul hukuku ile alakalı diğer yasalarda belirlenen kesin sürelerin elde olmayan sebeplerle kaçırılması durumunda eski hale getirme işlemine başvurulabileceği öngörülmüştür. Dikkat edilmelidir ki eski hale getirme işlemi bir kanun yolu değildir. Eski hale getirme usul hukukuna ilişkin bir konu olup usul hukuku dışında kural olarak başvurulabilecek bir yol değildir. Eski hale getirme işlemine dair hükümler Hukuk Muhakemeleri Kanunu içerisinde yer almaktadır.
Adli kontrol kararı genel itibari ile tutuklanma sebeplerinin varlığına rağmen şüpheli veya sanık hakkında tutuklanma kararı yerine alınan bir takım tedbirler olarak anlatılabilir. Adli kontrol kararı şüpheli yahut da sanığın adli bir karar ve idari bir yol ile kontrol altına alınmasını amaçlamaktadır. Adli kontrol ile denetimli serbestlik birbirine karıştırılmamalıdır. Denetimli serbestlik kesinleşmiş ceza infazı aşamasında karşılaşılan bir durumdur. Adli kontrol kararı ise karar kesinleşmeden henüz yargılama aşamasındayken alınabilecek bir karardır. Adli kontrol kararı denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından kontrol edildiğinden iki kavram fazlasıyla karıştırılmaktadır.
Meşru müdafaa haklı savunma anlamına karşılık gelen bir kavramdır. Suçlarla mücadele içerisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Meşru müdafaa mevzuatımız içerisinde bir hukuka uygunluk sebebi olarak belirlenmiştir. Sınırları içerisinde meşru müdafaadan yararlanan kişilere ceza verilmez. Elbette meşru müdafaanın da bazı şartları ve sınırları vardır. Bu şartlar genelde saldırıya ve savunmaya ilişkin şartlar olmak üzere ikiye ayrılır. Meşru müdafaanın varlığından bahsedebilmek ve hukuka uygunluk nedeniyle cezasızlıktan bahsedebilmek için elbette meşru müdafaa sınırlarını da aşmamak gerekmektedir.
Tehdit suçu esas itibari ile doğası gereği pek çok suçun unsuru olarak karşımıza çıkabilmektedir. Buna rağmen Türk Ceza Kanunu içerisinde kendine ayrıca yer bulmuştur. Türk Ceza Kanunu içerisinde tehdit suçu hürriyete karşı işlenen başlığı altında düzenlenmiştir. Bu suçta korunun hukuki değer kişilerin huzur ve emniyet içinde yaşamasıdır. Tehdit suçunun varlığından bahsedebilmek için elbette bazı şartların varlığı da aranmaktadır. Söz konusu şartlar suçun unsuru olarak kabul edildiği için bu şartların yokluğu halinde tehdit suçu oluşmamış sayılır.
Türk mevzuatı suçların tanım ve hükümlerini genel itibari ile Türk Ceza Kanunu içerisinde açıklasa da bazı suçlar için özel düzenlemelerde bulunmuştur. Sahte fatura düzenlemek ve kullanmak da bu suçlardandır. Sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak esasında farklı suçlardır. Bir faturanın sahte olarak düzenlenmesi suçun oluşması için yeterlidir. Ayrıca düzenlenen sahte fatura kullanılırsa bu kez iki suç birden işlenmiş olur.
Dolandırıcılık suçu Türk Ceza Kanunu içerisinde malvarlığına karşı işlenen suçlar arasında yer almaktadır. İlgili maddede dolandırıcılık suçu hileli davranışlar neticesinde bir kişiyi aldatıp onun veya başkasının zararına, kendisinin veya başkasının yararına bir şey sağlamak sureti ile işlenir. Dolandırıcılık suçunun konusunu oluşturabilecek eşyalar ise ekonomik değer ifade edebilecek her türlü taşınır ve taşınmaz mal olarak kabul edilmiştir. Bunun yanında sahibi açısından manevi olarak önem arz edebilecek eşyaların da dolandırıcılık suçuna konu olabileceği kabul edilmiştir.
Müsadere kavramı çok eski devletlerden bu yana tüm hukuk düzenleri içerisinde kendisine yer bulmuştur. Müsadere en basit anlatımı ile işlenen bir suç sebebiyle kişinin mülkiyetine sahip olduğu bir şeyin kamuya devredilmesi olarak açıklanabilir. Müsadere işlemlerinde dikkat edilmesi gereken 2 önemli husus bulunmaktadır. Bunun ilki genel müsadere uygulamasının yasaklanmış olmasıdır. Bu yasağın anlamı kişinin tüm malvarlığı hiçbir şekilde müsadere edilemez olarak da adlandırılabilir. Uygulanmakta olan özel müsadere işlemlerinde ise suç dolayısı ile elde edilmiş olan bir gelirin varlığı aranır. Suç ile alakası bulunmayan para veya eşyalar müsadere işlemi içerisinde yer alamaz.
İnsan öldürmenin kastın varlığı halinde büründüğü suç kasten öldürme suçudur. Bu suç insanlık tarihinin bilinen her döneminde var olan ve direk olarak yaşama hakkını hedef aldığı için her dönem yasaklanan bir eylemdir. Öyle ki günümüz toplumlarında idam cezasının kaldırılması ile beraber kasten öldürme hakkı devlete bile tanınmayan bir haktır. Bu suçta korunan değer yaşama hakkıdır. Üstelik insan yaşamının korunması diğer tüm hukuki değerlerinin üzerinde tutulması gereken bir olgudur. Zira hayatta olmak diğer tüm hakların da kullanım şartıdır.
Kasten yaralama Türk Ceza Kanunu içerisinde vücut dokunulmazlığına karşı suçlar başlığı altında incelenmektedir. Bu suçun varlığı ile korunmakta olan hukuki değer kişilerin vücut dokunulmazlığıdır. Bu hak aynı zamanda anayasal güvence altında bulunmaktadır. Kasten yaralama suçu serbest hareketli bir suçtur. Kanun maddesinde kasten yaralama suçundan bahsederken bu suçun başkasının vücuduna acı vermek, algılama yeteneğini bozmak, sağlığını bozmak şeklinde işlenebileceği aktarılmıştır.
İnsan ticareti suçu Türk Ceza Kanunu içerisinde düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesi gereği insan ticareti suçunun varlığından bahsedilebilmesi için failin eylemi sınırlı sayıdaki bazı amaçlar için gerçekleştirmesi gerekir. Bu amaçlar zorla çalıştırmak, hizmet ettirme, esarete tabi kılmak, fuhuş yaptırmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamaktır. Bu amaçlar için yapılmayan bir eylem insan ticareti suçunun oluşması sağlamaz.
Hırsızlık suçu tüm zamanlarda ve her toplulukta en çok işlenen suçlardan bir tanesidir. Hırsızlığın suç olarak kabul edilmesinde korunan hukuki değer mülkiyet olarak kabul edilir. Hırsızlık suçuna ilişkin hükümler Türk Ceza Kanunu içerisinde düzenlenmiştir. Kanun gereği ayrıca suçun doğası gereği hırsızlık suçuna konu olabilecek mallar mülkiyete tabii taşınır mallardır.
Güveni kötüye kullanma suçu Türk Ceza Kanunu içerisinde malvarlığına karşı suçlar başlığı altında kendisine yer bulmuştur. Kanun içerisinde güveni kötüye kullanma suçu muhafaza etmek yahut da belirli bir şekilde kullanılmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üstünde kendisinin yahut da başkasının yararına devir amacı dışında tasarrufta bulunmak ya da bu olguyu inkar etmek olarak tanımlanmıştır. Suç ile beraber korunmakta olan hukuki değerler zilyetlik ve mülkiyet haklarıdır.
Göç kavramının tarihi insanlığın en eski hatıralarına kadar dayanmaktadır. Bunun temel nedeni her çağda bazı insanların diğerlerine göre daha kötü şartlarda yaşanmasından kaynaklanmaktadır. Sosyal şartları ağır olan kişiler genel olarak daha rahat yaşam sürebilmek için göz etme yoluna gitmişlerdir. Ancak günümüzde eski çağlarda olduğu gibi kontrolsüz ve yetkisiz göç etme hakkı insanlara tanınmamıştır. Elbette burada bahsedilen göçten kasıt ülkeler arası göçtür.
Bilişim suçları Türk Ceza Kanunu içerisinde düzenlenmiştir. Bilişim suçları arasında en sık rastlanılmakta olan suç tipi bilişim sistemine girme suçudur. Bilişim sistemine girme suçu söz konusu bilişim sistemlerinin tamamına ya da bir kısmına hukuka aykırı biçimde girilmesi ile oluşur. Son değişiklikler ile beraber bilişim sistemine girme ayrı bir suç bilişim sistemlerinde kalma ayrı bir suç olarak düzenlenmemiş tek suçun işleniş tipleri olarak düzenlenmişlerdir.
Herhangi bir maddenin işlemden geçirilmek suretiyle uyuşturucu veya uyarıcı madde haline getirilmesine verilen isimdir. Ceza kanunumuz gereği bu bir suçtur. Suçun oluşması için işlemin ardından maddenin niteliği tamamen değişmelidir. Madde işlem sonrasında niteliğini değiştirmez veya mevcut niteliğini uzun bir süre daha kaybetmeyecek durumda ise bu işlem sonucunda uyuşturucu madde imal etme suçu oluşmaz.
Suçun oluşması için hileli davranış yeterli kabul edilmez. Suçun oluşabilmesi için ayrıca hileli davranış neticesinde zarara uğrayan bir mağdur ve bu olay neticesinde menfaat sağlayan bir başka kişinin de varlığı aranır. Dolandırıcılık suçu yalnızca kasten işlenebilecek suçlardandır.
Cinsel taciz suçu genel hatları itibari ile bir kişinin bir başka kişiyi cinsel arzularını tatmin etmek amacıyla herhangi bir fiziksel müdahale olmadan rahatsız etmesidir. En sıklıkla karşılaşılan türü halk arasında laf atma olarak bilinen cinsel taciz suçudur. Cinsel taciz suçu serbest hareketli bir suçtur. Direk mağdurun yüzüne karşı yapılabileceği gibi telefon ya da sosyal medya aracılığı ile de işlenebilen bir suçtur.
Cinsel saldırı suçu başka bir deyişle tecavüz suçu kişisel cinsel dürtülerini tatmin etmek amacıyla bir başka kişinin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi olarak tanımlanabilir. Cinsel saldırı suçu büyük çoğunlukla fiziksel temas kurulması sonucu oluşur. Cinsel saldırı suçları vücut dokunulmazlığının ihlal edilme derecesine göre iki ayrı sınıfa ayrılır.
Modern hukuk anlayışında kişiler cezalandırılırken yalnızca yaptığı fiilin hukuka aykırılık durumu incelenmez, bunun yanında kişinin içinde bulunduğu durum ve kusur ayrıntılarına da bakılır
Görevi kötüye kullanma suçu en açık tanımıyla kamu görevlisinin görevinin gerekliliklerini yerine getirmemesi durumudur. Görevi kötüye kullanma suçu Türk Ceza Kanunu 257 sayılı maddesinde düzenlenmiş bir suçtur. Kanun gereği görevi kötüye kullanma suçu ikincil bir suç tipidir.
Rüşvet suçu bir kamu görevlisi ile başka bir vatandaş arasında gerçekleştirilebilen suçtur. Çok failli suç olarak hukukumuzda yerini almıştır. Kamu görevlisi yetkisi dahilinde bulunan bir konu üzerine rüşvet aldığı takdirde suç meydana gelir.
Kamu görevlisi sıfatını taşıyan bir şahıs görevi nedeni ile zilyetliğe kendisine verilmiş veyahut da gözetimi ile sorumlu tutulduğu mallar üzerinde tasarruf işlemi olarak değerlendirilebilecek bir işlem yaparsa, malları kendisinin veyahut da kendisi ile bağlantılı bir başka kişinin zimmetine geçirirse bu işlem zimmet suçunu oluşturur.
Hakaret suçu günlük hayatımızda en sık rastlanan suçlardan bir tanesidir. Bu suç türü kendi arasında ikiye ayrılır. Bunlardan ilki genel tahkir suçudur. Genel tahkir suçu direk olarak bir kişinin şerefine karşı işlenen bir suçtur. Diğer hakaret suçu ise özel tahkir suçudur. Bir hakaretin özel tahkir suçunu oluşturabilmesi için bazı şartlar aranmaktadır
Taksir kavramı Türk Ceza Kanunu içerisinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre taksir suçun özen ve dikkat yükümlülüklerine aykırılık dolayısıyla neticesi öngürülmeksizin işlenmesi durumudur. Taksirle öldürme suçunda da kişi kasten değil taksirle bu suçu işlemektedir.
Mala zarar verme suçu, bir başka kişiye ait taşınır veyahut da taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip veya yok edilmesi, bozulması, kullanılamayacak hale getirilmesi veya kirletilmesi suçuna verilen isimdir
Tahkime ilişkin düzenlemeler esas itibari ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenir. Ancak özellikle Uluslararası anlamda ticari hayatın olağan dışı yoğun olduğu bu dönemde Uluslararası Tahkim hususunu düzenlemek için 4686 sayılı kanun çıkartılmıştır.
Tahkim kelimesi sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların mahkeme yerine hakem aracılığıyla çözümlenmesi anlamına taşıyan bir kelimedir. Hem Ulusal hem de Uluslararası açıdan tahkim meselesi oldukça önemli ve tahkim hakkında yanlış pek fazla bilgi bulunan bir konudur. Uluslararası anlamda nitelikli iki adet tahkim bulunmaktadır.
Yağma suçu genel itibariyle gasp olarak karşımıza çıkar. Hırsızlık suçuyla benzerlik göstermesine rağmen kanun koyucu bu suçu farklı bir suç olarak ele almış ve cezasının hırsızlık suçuna oranla daha yüksek olması gerektiğine kanaat getirmiştir. Yağma suçunun varlığından bahsedilebilmesi için 3 temel şartın da varlığı aranır
Ortak konut zaman zaman aile konutu olarak da adlandırılmaktadır. Medeni Kanun içerisinde aile konutu kavramına ilişkin net bir tanım bulunmamaktadır. Aile konutuna ilişkin tanım arayışı doktrin üzerinden yapılmaktadır.
Bedenen, ruhen veya sosyal olarak bulunduğu hal iyilik sayılamayacak olduğu için veya estetik gaye, sünnet, kürtaj amacıyla sağlık hizmetlerinden faydalanmak isteyen kişiler hasta olarak tanımlanabilir
Hastanın tedavi süresince bazı hususların hasta tarafından bilinmesi ve olurunun alınması işlemi olarak tanımlanabilir. Bu hususların en temel olanları tedavi seçenekleri, uygulanacak tıbbi müdahale, müdahale öncesi ve sonrası yaşanabilecek komplikasyonlar.
Futbolcu menajerliğinin kapsamına dair talimat içerişinde verilen bilgiler tanım ile sınırlıdır. Yani talimat bu işi genel itibari ile tanımlarken kesin sınırlar çizmemiştir.
Bizim hukukumuz içerinde ise iş kazası 5510 sayılı kanun içerisinde düzenlenmiştir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri uyarınca iş kazasının belli şartları bulunmaktadır. Nelerin iş kazası sayıldığını anlatmaktadır
İş sözleşmelerinde genel olarak sözleşmeyi sonlandıran tarafın pek bir hakkı olmadığı düşünülür. Ancak bu doğru bir inanış değildir. Zira istifa eden işçilerin sanılanın aksine oldukça fazla hakkı vardır.
İş sözleşmesini işçi ve işverenlerin tek taraflı olarak bildirimiyle sonlandırması da imkan dahilinde olan bir durumdur. Taraflardan bir tanesinin sözleşmeyi sona erdirdiğine dair irade beyanına fesih bildirimi adı verilir
Cezai şart genel tanım itibariyle sözleşme içerisinde belirtilen borcun hiç ifa edilmemesi veya gereği gibi ifa edilmemesi sebebi ile borçludan istenebilecek bedeldir. Cezai şarta ilişkin mevzuat maddeleri Türk Borçlar Kanunu içerisinde düzenlenmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu içerisinde özel olarak cezai şarta ilişkin hükümler düzenlenmemiştir.
İşsizlik maaşının hukuki dayanağı 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu olarak göze çarpar. Bunun anlamı işsizlik maaşı sanılanın aksine bir efsaneden ibaret olmayıp günlük hayatta gerçekten var olan bir durumdur
Çalıştığı iş yerinde belli bir süreyi tamamlayan kişiler ücretli yıllık izin almaya hak kazanırlar. Bu hak esasında kanun hükümleri gereğince doğar. Bu hak gereği bir yılı tamamlayan işçiler yıllık ücreti izin almaya hak kazanır.
Ücretsiz izin İş Kanunu içerisinde açıkça düzenlenmiş bir durum değildir. İş Kanunu oldukça kapsamlı bir kanun olarak göze çarpsa da ilginç bir şekilde ücretsiz izni konu edinmemiştir. Ancak ücretsiz izin kanunda yer almasa bile günlük hayatta sıklıkla karşımıza çıkan bir durumdur.
Kıdem tazminatı esas itibari ile yıpranma payı olarak da anlatılabilir. Günlük hayata çalıştığı işyerinden ayrılan işçinin ayrıldığı işyerinde çalıştığı her yıl başına aldığı para olarak geçer. Bu paranın miktarı işçinin bir aylık maaşıdır.
İş güvencesi kavramına geniş olarak bakıldığında işçinin işten çıkarılma durumuna zorlaştıran, işten çıkarma işleminin ardından doğacak olan zararlara ilişkin önlemleri içerir. İş güvencesi aslında bir önlemler toplamıdır.
İşçi ücreti kanun içerisinde hizmetine karşılık olarak işveren tarafından sağlanmış olan para ile ödenen tutar olarak tanımlanmış olur. Kısaca ücret emeğin karşılığıdır. Ücretin hukuki olabilmesi için bazı gerek şartlar vardır.
İkale sözleşmeleri amaç ve uygulama itibariyle var olan bir sözleşme ilişkisinin sona erdirilmesi olarak açıklanabilir. İkale sözleşmesi neticesinde var olan bir sözleşme artık borç doğurma özelliğini yitirir. Bu sebepten ikale sözleşmesi sıklıkla ibra sözleşmesi ile karıştırılmaktadır. İbra bir sözleşmeden doğan borcu sona erdirir. İkale sözleşmesi ise direkt olarak sözleşme ilişkisini sona erdirir.
İş hukuku alanında kanunlara göz attığımız zaman yer yer kadınlara pozitif ayrımcılık tanıyan hükümlere rastlamak mümkündür. Bunun temel sebebi insan ihtiyaçlarından kaynaklı olmaktadır. Erkekler ve kadınlar doğaları gereği farklı ihtiyaçlara sahip olsalar da onların işverenlerinin her işçisine ayrım gözetmeksizin eşit davranma yükümlülüğü vardır.
Fazla mesai başka bir deyişle fazla çalışma kanun içerisinde belirlenmiş sınırlar dahilinde günlük hayata uygulanabilir. Fazla mesai uygulamak isteyen işveren için bazı koşulların varlığı aranır. Bunlardan bir tanesi de işçinin mutlaka rızasının olmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yer alan hukuki uyuşmazlıkların büyük bir bölümünü iş hukuku alanında görmekteyiz. Bunun elbette en temel sebebi iş hukukunun çalışma alanıdır. Öyle ki mevcut hukuki uyuşmazlıkların %18’ini iş davaları oluşturuyor. Bu sebepten de hukuki açıdan işlerin kolaylaşması adına idarenin belli adımlar atması gerekiyor. Bu noktada ülkemizde ‘’Arabuluculuk’’ kavramı ortaya çıkıyor.
Bu dava neticesinde işçi işe derhal iadesini aksi durumda ise aylık işe başlatmama tazminatı ile beraber 4 ay için boşta geçen süre ücretinin ödenmesini talep eder. İşe iade davasını süreler bakımından incelendiğimizde ise işçi işinden ayrıldıktan veya kendisinin işine son verildiğine dair yapılan ihbar tarihinden itibaren 1 ay içerisinde mutlaka Arabuluculuk başvurusu yapmalıdır.
Hizmet tespit davası genel hatları ile İş Mahkemeleri’nde görülen ve davacı olan işçinin sigorta bildirimi yapılmadan veya sigorta primi tam veyahut da hiç yatırılmadan çalıştığı zamanlar için bu durumun tespit edilmesi gayesi ile işverenine ve SGK’ye karşı açılan davadır.
Vasiyetnameler pratik uygulamada genel olarak kişinin kendi ölümünden sonra sahip olduğu malvarlığının nasıl kullanılacağına dair isteklerini belirttiği belgeler olarak karşımıza çıkar. Vasiyetnamelerin 3 farklı türü bulunmaktadır
Olumlu Miras sözleşmeleri neticesinde Miras bırakan kişi mirasını sözleşme yaptığı bir kişiye vermeyi taahhüt eder. Olumsuz Miras sözleşmelerinde ise Miras bırakan bir kişiyi mirasından mahrum eder ve mirasçı da alacağı mirastan feragat eder.
Türk Medeni Kanunu içerisinde mirasçılar belirlenmiş ve sınırlandırılmıştır. Kanun içerisinde kendisine miras hakkı tanınmayan kişi yalnızca mirası bırakan kendisini mirasçı olarak atamış ise mirasçı olabilir.
Hukuki anlamda kişilerin yaptıkları işlem ile aslında işlemi yapma niyetleri arasında çelişki olduğu takdirde muvazaa ortaya çıkar. Bu işlem muvazaalı bir işlem demektir. Muvazaalı işlemlerin en sık karşılaşılan örneği icra takiplerinde meydana gelir.
Miras kavramı toplum üzerinde genel olarak yanlış anlaşılmış bir kavramdır. Toplum içerisinde miras ölen bir kişinin mevcut varlıklarının mirasçılarına geçmesi olarak bilinir. Borçlar pek hesaba katılmaz. Ancak bilinmeyen husus ölen kişinin ölümü ile beraber borçları da mirasçılarına miras olarak kalır.
Ölen bir kişinin mal varlığı yakınlarına miras kalır. Bu mirasta yalnızca miras bırakanın mal varlığı değil borçları da miras olarak geçer. Eğer miras bırakanın terekesinde mevcut mal varlığı ve alacaklarının toplamı borcundan daha fazla olursa bu terekenin borca batık olduğunu anlamına gelir.
Miras taksim sözleşmesi halk arasında pek bilinmese de mirasa dair işlemlerde en çok kullanılan sözleşmelerden bir tanesidir. Mirasçıların miras bırakanın mirası üzerinde nasıl tasarruflar sergileyeceğini kararlaştırdığı sözleşmelere miras taksim sözleşmesi denir.
Miras payına sahip olan mirasçılardan bir tanesi sahip olduğu payı diğer mirasçılardan birine yada birkaçına devrederse bu işlem miras payının devri işlemidir. Miras payının devri bir bedel karşılığı veyahut da bedelsiz şekilde gerçekleşebilir.
Miras bırakan kişiler Arzu ettikleri takdirde kendi ölümlerine bağlı biçim vasiyetname bırakabilirler. Bu vasiyetnameler içerisinde de sahip oldukları oldukları varlıklarının kimlere ve ne şekilde pay edileceğini belirtebilirler.
Bazı hakları kaybolan kişinin ölümüne bağlı olarak değişen kişiler kaybolan kişiler hakkında gaiplik kararı çıkartılmasını isteyebilir. Bunun neticesinde gerekli şartlar sağlanırsa kişi hakkında gaiplik kararı verilir.
Ölen kişilerin malvarlıkları onlar öldükten sonra yakınlarına paylaştırılır. Bu malvarlığı miras adını alır. Ölen kişinin yalnızca malvarlığı değil alacakları ve borçları da mirasçılarına miras olarak kalır. Mirasçılar kendilerine kalan mirası almak istemezlerse mirası reddedebilirler. Ancak kendisine kalan mirası almak isteyen mirasçılar için usulüne uygun miras paylaşımının nasıl yapılacağı ilgili mevzuatta açıkça belirtilmiştir.
Miras bırakan kişinin şahsına bağlı olmayan ve ölümünden sonra mirasçılarına geçen özel hukuk ilişkilerine tereke adı verilir. Zira bazı haklar yalnızca sahibine bağlıdır. Bu tip haklar tereke içerisinde sayılamaz. Türk Medeni Kanun içerisinde terekeye yer verilirken zaman zaman da tereke yerine malvarlığı kelimesi kullanılmıştır.
Evlilik devam ettiği sürece eşler çocukların velayetine birlikte sahip olurlar. Fakat çiftler, boşanma yoluna başvururlarsa boşanma davasında hakim çocukların velayeti hakkında kararını verir. Bu kararı verirken göz önünde bulundurduğu etkenlere ve kararına saygı duyup uygulanması boşanan eşlerin sorumluluğu haline gelir.
Evlilik birliği eşlere önemli sorumluluklar yükler. Kanunlar da eşlere terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı tanımıştır. Medeni kanun gereği boşanmanın haklı sebeplerinden olarak sayılan terkin iki çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan ilki gerçek terk diğeri ise yapıntı terk olarak belirtilir. Terk nedeniyle boşanma davasının elbette doğurduğu en önemli sonuç evliliğin bitmesidir. Ancak hakim söz konusu evlilikte bir barışma ihtimali görürse ayrılık kararı da verebilir.
Türk Medeni Kanunu hükümleri gereği evlilik birliği resmi nikah işlemlerinin tamamlanmasının ardından kurulur. Evliliğin eşlere doğurmuş olduğu haklar da nikah akdi neticesinde ortaya çıkar. Dolayısıyla kanun geleneksel evlilik türü olarak da adlandırılan imam nikahlı evlilikleri geçerli saymamıştır. Ancak bu durum uygulama aşamasında özellikle ülkemiz için belli başlı problemler meydana getirmektedir.
Toplum içerisinde evlilik sözleşmesi olarak bilinen hukuki metnin adı esasında mal rejimi sözleşmesidir. Mal rejimi sözleşmesine dair toplum içerisinde pek çok efsane bulunsa da bunların pek çoğu gerçeği yansıtmamaktadır. Bu sözleşme ile beraber eşler aralarında bir anlaşma yapmak sureti ile mal rejimini kendileri belirlerler. Mal rejimi sözleşmesi genellikle evliliğin resmi olarak gerçekleşmesinden önce yapılabilmektedir.
Velayet 18 yaşını doldurmamış kişilerin hâkim tarafından kısıtlanmış kişilerin bakım ve eğitimlerinin yerine getirilmesi amacıyla anne babaya tanınan hak ve ödevleri ifade eder. Dikkat edilmesi gereken nokta velayet yalnızca bir hak değildir. Aynı zamanda bir ödev olan velayet kişiye sorumluluk yükler. Anne ve babanın velayetinde olmayan bir kişinin sorumlulukları bir akrabasına ya da bir üçüncü kişiye verildiğinde bu hakkın adı velayet değil vesayet olur.
Çekişmeli boşanma davalarında boşanma nedeni olarak aranan kusur boşanma ile ilişkilendirilir. Bu kusur neticesinde kusur işleyen kişinin eşinin mağdur olduğu bu kusur neticesinde yaşayacağı maddi ve manevi kayıplar neticesinde tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. İşte bu noktada devreye giren konu tazminattır.
Boşanma davalarında yapılacak olan mal paylaşımlarında esas evlilik birliği içerisinde edinilen malların eşit bir şekilde paylaşılmasıdır. Mal paylaşımı davası boşanma davasından ayrı olarak görülür. Boşanma kararı kesinleştikten sonra mal paylaşımı davasında taraflar taleplerde bulunur. Bunun yanında boşanma davası ile mal paylaşımı davasının aynı anda açıldığı durumlarda boşanma kararı kesinleşene kadar mal paylaşımı davası bekletilir.
Evlilik birliklerini sona erdirmek isteyen çiftler, boşanma aşamasında özellikle mal paylaşımı konusunda sıkça çekişme yaşamaktadırlar. Mal paylaşımı grubuna çiftlerin düğün esnasında takılan takılar da dahil olmaktadır. Ancak düğünde takılan takıların paylaşılmasına dair net bir kanun olmadığı için Yargıtay kararları doğrultusunda hareket edilmektedir.
Aldatma (zina), Türk Medeni Kanunu içerisinde boşanmanın haklı nedenleri arasında yer almaktadır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus; kanun maddesinde zinadan kasıt kişinin eşinden başka birisi ile cinsel ilişkiye girmesidir. Yani sarılma, öpüşme ve benzeri eylemler zina sayılmamaktadır.
Türk Medeni Kanunu içerisinde sayılan boşanma sebeplerinden birisi eşlerden birisinin akıl hastalığına yakalanmış olmasıdır. Ancak Bu doğrultuda akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açan bir kişinin eşindeki mevcut akıl hastalığının boşanmaya haklı bir sebep olup olmadığını bilmesi oldukça kritiktir. Akıl hastalığının boşanma sebebi olabilmesi için gerekli bazı şartlar bulunmaktadır.
Özellikle pandemi süreci ile beraber insanlar artık günlük alışverişlerini bile internet üzerinden yapar hale gelmişlerdir. Bu noktada insanlar zaman zaman yaptıkları alışverişlerden caymak, aldıkları ürünü iade etmek istemektedirler. Bu hususta 6502 sayılı kanunda (Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun) mesafeli satış sözleşmeleri için tüketiciye cayma hakkı verilmiştir.
Mesafeli satış sözleşmelerinin hukuki anlamda geçerli olabilmesi için gereken şartlardan bir tanesi sözleşme öncesi tüketicinin ön bilgilendirme aşamasından geçirilmiş olması gerekliliğidir. Bu ön bilgilendirme uygulamada ön bilgilendirme formu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanun yorumlanırken genelde tüketici lehine yorumlanması istenmektedir.
Mesafeli satış sözleşmesi internet üzerinden gerçekleşen alım ve satım işlemlerinde tüketicilerin online olarak onayladıkları sözleşmelere verilen isimdir. Bu sözleşme herhangi bir taslağa bağlı olarak hazırlanmak zorunda değildir.
Türk Medeni Kanun içerisinde mehir senedine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Eski Medeni Kanun hükümlerince kurulmuştur. Ancak günümüz kanunları içerisinde mehir yasaklanmış bir uygulama değildir.
Boşanma davaları aile mahkemelerinde görülen ve eşlerin birlikteliklerini sonlandırmak istemeleri ve buna bağlı konulara ilişkin taleplerinin incelendiği davalardır. Boşanma davalarında yalnızca evlilik birliğinin sonlandırılması değil bunun yanı sıra velayet, nafaka, olası maddi ve manevi tazminatlar, mal rejimi gibi pek çok konu incelenmektedir.
Nafaka boşanma sonucunda yoksul duruma düşecek tarafından eşinden mali gücü oranında aylık olarak isteyebileceği ödeme olarak tanımlanabilir. Nafaka ödemesi için herhangi bir kusur şartı yoktur. Nafaka yükümlüsünün eşine karşı kusurlu olup olmaması dikkate alınmaz. Ancak nafaka talep eden kişi eşine karşı daha ağır kusurlu ise nafaka talebinde bulunamaz.
Anlaşmalı boşanma davası tarafların boşanmanın doğurduğu tüm sorumluluk ve yükümlülükler hakkında uzlaşarak özgür iradeleri ile evlilik birliğini sona erdirmesine verilen isimdir.
Şike ve teşvik suçları sadece kulüplerin değil sporcuların ve hatta spor müsabakalarını yönetecek olan hakemlerin bile rahatlıkla işlemeye yöneleceği suçlar haline gelmiştir
Profesyonel futbolcu sözleşmelerinin feshine ilişkin hükümler Türkiye Futbol Federasyonu tarafından hazırlanan Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatı’nda düzenlenmiştir.
Doktorlar mesleklerini icra ederken yapacakları hatalardan ve ihmali davranışlarından ötürü ceza hukuku gereği sorumlu tutulurlar. Bunun yanı sıra neden olacakları maddi ve manevi kayıplardan dolayı da Borçlar Kanunu gereği sorumlu tutulabilirler.
Kripto paralar ve kripto para ticareti geçtiğimiz yıllarda insanlığın gündemine girmiştir. Gündeme girdiği günden bu yana da e-ticaret pazarında payı her geçen gün daha büyümektedir. Devamlı büyüyen bu sektör içerisindeki hukuki ihtilaflar da sürekli artmakta ve konu her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.
Doping spor müsabakaları esnasında sporcunun fiziksel veya zihinsel performansını artırıcı madde ve yöntemlerin kullanılması olarak tanımlanır. Kilit nokta kullanılan madde veya yöntemin yasaklanmış olması gerektiğidir.
Holiganizm en genel tanımı itibariyle taraftarların maç sonrası, maç esnası ve hatta maç öncesinde toplum psikolojisi gereği aşırı hareketler sergileyerek çevreye fiili yahut da sözlü saldırı gerçekleştirmesidir.
Kişisel sağlık verilerinin işlenmesi ve mahremiyetinin sağlanması hakkında yönetmelik Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanarak 22 Ekim 2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir.
Girit'in hukuki statüsü, 1913 Londra Antlaşması, 1913 Bükreş Antlaşması, 1913 Atina Antlaşması ve 1923 Lozan Antlaşması olmak üzere toplam dört antlaşma ile belirlenmiştir.
Toplumun temel yapı birimlerinden birisi ailedir. Aile karşı cinsten iki yetişkin insanın yasaların öngördüğü şekil şartlarına ve prosedüre uymak suretiyle kurdukları biyolojik, psikolojik ve aynı zamanda sosyolojik işlevleri olan bir kurumdur.
Tahkim usulünün getirilme amacı mahkemelerin iş yükünün azaltılması düşüncesidir. Tahkim ihtiyaridir ancak bazı durumlarda zorunlu tahkimin söz konusu olduğu yerlerde vardır.
Tahkim, bir üst kavramdır. Tahkim ve hakem sözleşmeleri, tahkimi oluşturan sözleşmelerdir. Tahkim sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle bir usul hukuku sözleşmesidir.
Taraflar Hakemin sayısını belirlemekte serbesttir. Ancak bu sayı tek olmalıdır. Hakemlerin sayısı taraflarca kararlaştırılmamışsa 3 hakem seçilir. Taraflar hakem veya hakemlerin seçim usulünü kararlaştırmakta serbesttir.
Gümrük duvarlarının kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin başlaması, Teknolojinin gelişme göstermesi, Fikri ve Sınai haklardaki gelişmeler Tahkim yolunun önünü açmıştır.
Sürekli ve kurumsal organizasyonun varlığı, tahkim kurumunun sunmayı taahhüt ettiği hizmet sınırının açıkça tanımlanmış olması, tahkimin kendisine tabi olacağı usul ve kuralların belirtilmiş olması, idari açıdan idari denetim ve gözetim yapabilecek daimi personelin bulunmasıdır
Anayasa ile kişisel verilerin korunması güvence altına alınmıştır. Bu güvence ile temel hak ve hürriyetler korunmaktadır. Anayasal güvence altında bulunan özel hayatın gizliliği çerçevesinde 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Toplumun temel yapı birimlerinden birisi ailedir. Aile karşı cinsten iki yetişkin insanın yasaların öngördüğü şekil şartlarına ve prosedüre uymak suretiyle kurdukları biyolojik, psikolojik ve aynı zamanda sosyoyojik işlevleri olan bir kurumdur.